Mermer Oda

Alarm çaldı. Eski püskü bir saat, sadece akrebi var. Akrebin duruşundan saati tam olarak belirlemeye çalışıyorum, 7.21. Genelde gözlerim yanılmaz ama yine de bu bilgi pek de sağlam değil. Bir kere saat dijital bir saat değil, rakamlara değil referans alınan bir noktaya göre saati öğreniyorum. Bunları düşünmem on saniye falan sürdü herhalde. Etrafıma bakıyorum. Her zaman uyandığım yerde olmadığımı anlıyorum. Yaşadığım rutin beynime kazınmış olmalı. Uyandığım yer konusunda bile beynimin bir beklentide olması beni şaşırtıyor. Şaşkına dönmüş beynimin gerçeklikle ve geçmişle tek bağlantısı saat. Bir tek saat bana tanıdık geliyor, yelkovansız eksik saat. Dış dünya o kadar yabancı ki artık saat bile günde iki kere doğruyu göstermiyor. Tahmini saat 7.23. Akrep o kadar yavaş ilerliyor ki zaman durdu diyor beynim. Dış dünyayla bağlantısı akrebin emeklemesine muhtaç kalmış aciz beynim çözümü ayağa kalkmakta buluyor.

Çalar saate bakıyorum. Elime alıp sallıyorum. Yelkovan saatin içinde artık anlamsızlaşmış olan varoluşunu haykırıyor. Artık saate ihtiyacım kalmıyor. Yeni bir bağ kuruyorum dış dünyayla, ayağa hızlıca kalktığım anda hissediyorum, vücudumu yere zımbalayan yer çekimini. O kadar güçlü ki hepimizi yere mıhlıyor, sen ben yelkovan hepimiz aciz kalıyoruz. Bu kadar sert bir gerçeklikle sarsılan beynim çıkış yolu arıyor. Her şeyi kendine bu kadar bencilce bağlayan güçten tiksiniyor ama kurtulamıyor. Ama beyin akıllıdır, senden de benden de. Hemen uzaklaşıyorum bu düşüncelerden ve yürümeye başlıyorum. Etrafıma bakıyorum. Dağılmış yatak, çalar saat, tamamen mermerden yapılmış oda ve kapı. Odanın tamamen mermerden olması içime ürperti veriyor. Mermer soğuktur. Mermer serttir. Mermer ağırdır. Mermer kasvetlidir. Beynim benden önce gidiyor ve ölüm diyor mermer ölüm gibidir. Ölümün karanlığıyla yüzleşip irkiliyorum. Uyandığım andan itibaren yaşadığım yaklaşık beş dakikayı yaşamamayı yeğliyorum. Zaman yavaş, beynim hızlı, cehennemi yaşıyorum.